ARICAK TERS LALE EFSANESİ

    Arıcak ilçesi sahip olduğu doğal güzellikleri kadar, yörede yetişen ters lalesiyle de oldukça meşhurdur. Ters laleler baharın gelmesiyle birlikte bu bölgenin yaylalarında, dağlarında görüntüsü ve muhteşem rengiyle açıvermektedir. Diğer adıyla “Ağlayan Gelin” olarak bilinen ters laleler, birden fazla hikâyenin içerisinde kendine yer bulmuştur. Ağlayan gelin sevdiğine kavuşamayanlar için ağlar, sevdasından uzak olanlar için ağlar, töreler uğruna ayrı düşenler için ağlar. Bir rivayete göre bu lale Hz. İsa çarmıha gerildiği zaman Hz. Meryem’in gözyaşı olup ağlamıştır. Boynu bükük ters lale; sevdasından uzak düşenlerin, ağlayan gelinlerin, mutluluk yüzü görmemiş insanların çiçeğidir. İnsanlar tarafından ters laleye böyle anlamlar yüklenmiş ve oldukça da sevilmiştir. Bir nevi acı, dert, keder sahibi insanların sembolü olmuştur.  Saz şairi Âşık Veysel bir türküsünde şöyle der: “Lale der ki: Ey Allah’ım benim boynum neden eğri? / Yardan ayrı düştüm gayrı, benden âlâ çiçek var mı?”

    Ters laleden daha güzel çiçek var mıdır bilinmez ama Anadolu coğrafyasını süsleyen bu doğal güzellik hikâyelerde ve gönüllerde her daim var olmuştur.

    Ters lale ile ilgili yörede anlatılan başka efsaneye göre ise; köyün birinde genç çoban, köyde yaşayan kıza gönlünü düşürür, sevdalanır. Lakin ne yapsa ne etse de çobana kızı vermezler. Gamlanır, kederlenir ve artık işin içinden çıkamaz hale gelir. Gönlüne söz geçiremez. Nihayetinde çoban sevdiği kızı kaçırmak için yola koyulu verir. Az zaman uz zaman gittikten sonra günün birinde seher vakti sevdiğinin kolundan tutar ve köylerinden hızlıca kaçıverirler. Uzun bir yolculuğun ardından tam da Dicle Nehri’nin kenarında öylece kalırlar. Baharın gelişiyle birlikte Dicle daha bir coşkun hale gelmiştir. Geçilmesi neredeyse imkânsızdır. Lakin sevenler ne yapsın başka hâl çare kalmamıştır. Bir yolunu bulup buradan geçmek zorundadırlar.  Az bir zaman sonra birbirlerine sıkı sıkı sarılarak geçmeye karar verirler. Ama Dicle ne sevda dinler ne de gönüllerin sesini… Taşkın bir şekilde çağlayan nehrin ortasına geldiklerinde sevdiği yârinin elleri çobanın elinden sökülür ve son kez göz göze gelirler. Genç kız Dicle’nin asi, serin sularında kayboluverir. Üzüntüden ne yapacağını bilemeyen çoban, sevdiğini hızlıca aramaya koyulur. Saatlerce, günlerce arar ama yine de bulamaz. Onların sevdaları sır olup, azgın sulara karışmıştır. Yaşadığı acı sebebiyle dağlara, yükseklere, zirvelere koşan çoban, sevdiği kızın yüzünün hayalini laleler üzerinde görür. Durmadan onları izler ve koklar. Hasret gidermeye çalışır. Bu acıya daha fazla dayanamayan lale çiçekleri ise boyunlarını bükerler. O günden bugüne öylece kalakalırlar. Ters lale çiçekleri yıllar yılınca Anadolu insanının gönlünde bir sevda hikâyesinin yansıması ve sembolü olarak her daim yer edinmiştir.