ANILARDAKİ ELAZIĞ

    Sanki geçen ay gibi geliyor bana; her Cuma Dumlupınar İlkokulu okul çıkışı, İstiklal Marşı bitiminde, çil yavrusu gibi dağılırdık…

Okulun batı kısmına açılan sokakta, kapının tam karşısındaki binanın alt katında ufak bir bakkaldan bozma bir dükkân vardı… Leblebi tozu ile meşhur, dardağan almak için yarıştığımız, nice günler harçlıklarımız ile harcamada yarıştığımız o küçük dükkân… Ne güzel günlermiş yüzde tebessüm, anılardaki hatıralar…

Okulun bahçesinde demirden yapılma bir kantin vardı. Genelde kurumuş simit ve gazoz olurdu. Kayış gibi sert simidin yanında gazoz alabilecek kadar (yoğunluktan bazen kalmazdı) şanslı iseniz değmeyin keyfinize… Mesela kimse bizi ya da arkadaşlarımızı almaya gelmezdi… Dikkatli bir şekilde evimizin yolunu tutardık… Kardeşler el ele tutuşur, anaokulu öğrencilerinin velisinden başka gelen olmazdı. Kışın kar yağdığında okullar tatil olmaz, kalkar derse giderdik…

Tek dikkat etmeniz gereken saçakların altından yürürken, başınıza buz düşmemesi için gözlerinizi açık etmekti…

Günümüzde bu artık uzak bir hayal…

Ya servis veyahut anne baba, olmazsa evdeki dede veya nene bu iş ile ilgilenmek zorunda. Toplum nasıl da değişmiş. Nerede o güzel günler.

    Mezre Ortaokulu’nda Halk Oyunları kursuna devam ediyorduk. Hep birlikte bir ahenk ile çalışırdık. İlk ve ortaokulda kazandığımız il birincilikleri, temelleri sağlam atılan arkadaşlıklar günümüzde bile devam etmekte. Şimdi bazen denk geldiğimiz içi boş arkadaşlıkları göründe ne kadar şanslı, ne kadar güzel ve değerli arkadaşlıklar kurduğumuzu anlayabiliyoruz.

    Lise günlerimiz ise yüzümüzde tatlı tebessüm bırakan nice güzel anılarla dolu…

Ortaokuldan Liseye geçişte bir istisnai durum olarak ortaokul sınıfının büyük bir çoğunluğu lisede de aynı sınıfa kayıt edildi. Bu bizim için çok büyük bir avantajdı. Dostluklar arkadaşlıklar katlanarak sürdü. Birçoğu ile halen görüştüğümüz arkadaşlarımız. Bazen yolda, bazen bir yerde gördüğümüz değerli hocalarımız bizlere farklı duygular yaşatıyor diyebilirim. Şimdi lise öğretmenini görüp te duygulanmayan var mıdır?

    Ebediyete göçen değerli hocalarımızı da bu vesile ile saygı ve rahmetle anıyorum.

    Gelelim 2023 Elazığ’ına; sokakları türlü tehlikeler barındıran, saygı ve sevginin yok olduğu aziz şehre… Biz nasıl bu hale geldik? Biz nerede hata yaptık? Yıkılan binalarda kaybolan hatıralar değilmiş; yıllar içerisinde değerler de kaybolmuş. Deprem ise adeta tuzu biberi olmuş. İnsanların gözü dönmüş, dünyevi basit ve geçici değerler baş üstüne alınmış.

    Kültürde tamamen değişmeye başlamış. Düğün salonlarına gittiğinizde kafanız ağrımdan ve kulak ağrısı çekmeden çıkanınız var mı? Nerede bizim çayda çıramız? Olana da dikkat etmenizi rica ediyorum. Folkloru oynayan kız ve erkekler adeta yüz asıklığı ile size sanki küfür edermiş gibi oynuyorlar. Bize taa ilkokulda oyunu öğreten Köksal hocamız ilk şunu söylemişti. “Tatlı bir tebessüm ile oyununuzu icra ediniz…”  Ne kadar anlamlı ve değerli bir öğüt… Bir kültürü yaşatıyorsunuz. Bir dram yaşamıyorsunuz.

    Anılardaki Elazığ çok güzeldi. Yazık bu genç nesile…